KILIÇDAROĞLU İLK HÜKÜMETİNİ DÜŞÜRDÜ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 14 Kasım 2010’da Paris Charles-de-Gaulle havalimanına 16.30’da iniş yaptığında Sarkozy’nin hükümeti görevden aldığına ilişkin haberler yaygınlaşmıştı. Aynı günün akşamı Sarkozy yeni hükümeti açıkladı. Bu olay Sosyalist Enternasyonal’e giden CHP heyetinde ve eşlik eden gazeteciler arasında esprilere neden oldu: “Kılıçdaroğlu ilk hükümetini düşürmüştü, şimdi sıra AKP hükümetindeydi!”

Hükümetin yenilenmesi Kılıçdaroğlu’nun önceden belirlenen randevularında da iki değişikliğe yol açtı. Değişikliklerden birincisi, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in yeni kabinede yer almaması nedeniyle bu görüşmenin iptali oldu. (Sosyalist Parti safından Sarkozy’e yamanan bu bakanın kullanma ömrü dolmuştu; Türkiye’deki benzerleri bundan bir pay çıkarırlar mı dersiniz?). İkinci iptal, iktidar partisi UMP’nin Meclis grup başkanı olan Jean-François Copé’nin, yeni süreçte UMP Genel Başkanlığına getirilmesi nedeniyle oldu. Copé, partisini 2012 seçimlerine hazırlamak görevini üstlenmişti ve ilk parti toplantısını hemen yapmak zorundaydı.

Bunların dışında önceden öngörülmüş bütün görüşmeler zamanında yapıldığı gibi, Sosyalist Enternasyonal bünyesinde kesin bir saate bağlanmamış ikili görüşmeler de başarıyla gerçekleştirildi. Önceden planlanmış görüşmelerin en önemlileri, 16 Kasım’da Fransa Millet Meclisi Fransız-Türk Dostluk Grubu Başkanı (Michel Diefenbacher) ve üyeleriyle, 17 Kasım’da ise Senato’nun Fransız-Türk Dostluk Grubu Başkanı (Jacques Blanc) ve üyeleriyle yapılan toplantılardı. Bunlara çok önemli Türk dostu isimler katıldı. Örneğin, Senato’daki toplantıda, dostluk grubunun üyesi ve Fransız Komünist Partisi eski başkanı Senatör Robert Hue de yer aldı. Önceden öngörülmüş görüşmeler kapsamında ayrıca Sosyalist Parti’nin Türkiye ilişkileri çok güçlü olan önemli isimlerinden Milletvekili Pierre Moscovici ile de Millet Meclisi’nde baş başa görüşüldü.

PAPANDREOU VE TALABANİ GÖRÜŞMESİ

15 Kasım Pazartesi günü Sosyalist Parti Başkanı Bayan Martine Aubry’nin Partisinin merkezinde verdiği resepsiyon, hem Bayan Aubry ile hem de daha once Sarkozy’e karşı cumhurbaşkanlığı yarışı vermiş olan Bayan Ségolène Royal ile dostane temaslar kurulmasına vesile oldu. Böylece, Sosyalist Enternasyonal toplantısını aşan bir temas trafiği yaşanarak Fransa’nın seçilmiş temsilcilerinin CHP’nin yeni Başkanı ve yöneticileriyle tanışmaları sağlanırken bir yandan da CHP’nin Fransa’daki muhatabı Sosyalist Parti ile CHP’nin ilişkileri geliştirilmiş oluyordu.

Sosyalist Enternasyonal Konseyi toplantısı çerçevesindeki görüşmeler içinde kuşkusuz en önemlisi Başkan Yorgo Papandreou ile yapılandı. Bu tanışma ve nezaket toplantısına, Kılıçdaroğlu’nun Sosyalist Enternasyonal’in bir toplantısının Türkiye’de yapılması daveti yanında, iki ülke ve iki parti (PASOK ile CHP) arasında ilişkilerin geliştirilmesine dönük içten görüşler de damgasını vurdu. Yunanistan’daki ekonomik krize rağmen PASOK’un son yerel seçimlerdeki başarısı, toplantıya katılan tüm üyeler gibi Kılıçdaroğlu’nun da tebriklerine vesile oldu.

Irak Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilen Talabani’nin talebi üzerine gerçekleştirilen temas bir nezaket görüşmesi çerçevesinde kalmakla birlikte, Kılıçdaroğlu’nun terör ve bölge güvenliği konusunda Irak’ın sorumluluklarına dikkat çekme fırsatı vermesi bakımından yararlı oldu.

CHP’DEN BEKLENTİLER

Enternasyonal’e katılan partilerin çeşitli düzeylerdeki temsilcileriyle kurulan ilişkiler (İsveç, Filistin…) de tanışma ve tebrikler yanında uluslararası ve bölgesel konularda karşılıklı konumlanmaların daha iyi belirlenmesine ve muhatap Avrupalı ise Türkiye’nin AB üyeliğine destek çağrısı yapılmasına vesile oldu. Fransızlarla ve özellikle dostluk gruplarıyla yapılan görüşmelerde ise Fransız milletvekili ve senatörleri Ermeni sorununu mutlaka gündeme getirdiler. Bunun nedeni bazen kendi bölgelerindeki Ermeni seçmenlerdi ama genel olarak Türkiye ile Fransa arasında bu konunun yeni sorunlara yol açmamasını sağlamak üzere ellerinin güçlendirilmesine yönelik bilgi, öneri ve adımlar atılmasına yönelikti. Kendi bölgelerinde önemli bir Türk azınlık olanların yakınma konusu ise, Türklerin giderek içe kapandığı, gettolaştıkları, diğer tüm Müslüman azınlıklardan daha muhafazakar ve kadının daha fazla kapalı bir konuma itildiğiydi. Bu düğümün çözülmesi için CHP’den çok şey bekliyorlardı.

Paris programına katılan heyette Dış İlişkiler ve Yurtdışı Örgütlenmeden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Oyan, Ekonomi ve Mali Politikadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, PM üyesi Gülsün Bilgehan, Başkan Danışmanı Ali Kılıç ve CHP Brüksel temsilcisi Kader Sevinç bulunuyordu. Heyete ayrıca 7 gazeteci eşlik ederken, Paris’ten katılanlarla bu sayı zaman zaman 15’e kadar çıkıyordu.

Gazetecilerin geniş katılımı, Paris programının Fransa’daki vatandaşlarımıza dönük yüzünün Türkiye’ye çok iyi yansıtılmasına yol açtı. 15 Kasım Pazartesi günü akşamı 17.00–19.00 arası Paris Başkonsolosluğu salonunda 300 kadar vatandaşımızla yapılan toplantı, vatandaşlarımızın hem Kılıçdaroğlu ve CHP ilgisine tanıklık ediyor, hem de onların demokratikleşme taleplerinin AKP anlayışlarını ne denli aştığını gösteriyordu.

16 Kasım Salı günü uluslararası önemdeki Türk sanatçısı Abidin Dino’nun eşi çevirmen-yazar-eğitmen Güzin Dino’ya yapılan ziyaret, CHP Genel Başkanının şahsında aslında Türkiye’nin sanata ve sanatçıya bir gönül borcuydu. Bu görüşmenin mimarı ise, tüm ikili temaslarda eşanlı çevirileri bir dil virtüozu gibi gerçekleştiren Hıfzı Topuz’un oğlu Kerem Topuz’dan başkası değildi. Paris’te yaşayan Türk romancısı Nedim Gürsel ile Türk ressam ve heykeltıraşı İsmail Yıldırım da CHP heyetinin temaslarını kolaylaştırmak için çaba gösterdiler.

17 Kasım Çarşamba günü Paris’in ünlü Père-Lachaise (Per Laşez) mezarlığında merhum Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın anıt mezarlarına yapılan ziyaret, CHP Paris programının Türk basınında en çok yankı bulan yönü olacaktı.

Başlıklı yazısında Behiç Kılıç şöyle demiş :

Saşkın ördek ne yaparmış?!! “-Suya kıçından dalarmış!..” CeHaPe’nin yaptığı budur..!
Referandumda, onca uygun koşullara karşın Tayyip’ten yedikleri bacak arasının şaşkınlığı mı desem!..

Lodosa tutulmuş rotasız çatana gibi yalpalıyor!..

Daha doğrusu, CHP’yi yaralayan SHP rotasından medet umar hale gelmiş, dümeni liberal suların engin bereketine sürmüş gibi bir hali var, Kemalizme sırtını dönmüş hali ile!..

“Vatandaş Kemal”in nurlu ufukları(!) arar hali pek bir heyecanlı doğrusu!..
Referandum meydanlarında, “Recep bey, Recep bey” diye ardı ardına çakıp puan aradığı Tayyip’in izinden (..kötü bir taklitçi) giderek iktidar hesapları yapması göz kamaştırıcıdır..
İşaretler geliyordu da, vatanın makus talihi yenilir umudu ile kötüye yormuyorduk.. Oysa, bir operasyonla CHP’nin SHP’lileştirilip küresel yamyamlara yüzünü dönmesi gibi bir durum, sinyallerini veriyordu..
İzmir’de… PKK mitinglerine de kraliçelik eden şişman serçenin, sokak tabelasına isyanlarını tepki olarak koyan ****** Cumhuriyeti’nin insanlarına karşı kim
dikilmişti?.!

İşte bu CeHaPe’nin belediye başkanı.. Hani şu “Zübeyde Hanım” adına karşı İzmir’de başlatılan iktidar kampanyalarına karşı dut yemiş bülbül olan başkan değil miydi “Serçe’nin avukatı..!”
Anlayan anlamıştı, “liberal vitrini!..”
Anlamayanlara da, ardından gelen “dalgalar” o sözünü ettiğimiz yeni rotasını gösteriyordu zaten CHP’nin..
Kılıçdaroğlu, AB gezisini öyle ballandıra ballandıra anlatıyordu ki;
“İktidarı onlara şikayet ettik!..” diyebiliyordu!..
Ne demektir bu?!. (Oysa biz kendisini, AB’ye gidip bir takım AB’li eşhasın referandumda rüşvet karşılığı AKP için çalıştıklarını söyleyeceğini sanıyorduk.)

Ne yapmış?..

İktidarı AB’ye şikayet etmiş!..

Yani (Bu Tayyip’e takılmayın. Ben, biz de varız size teşneyiz!.) mi demek!!?


“Başörtüsü, kamusal alan.. Çözeriz, ama şu şartla çözeriz!!” Yalpaladıkça, başörtüsüne dolandıkça, Tayyip’i bir kat daha kendi kulvarında ilahlaştıran bu CHP-Kılıçdaroğlu olmadı mı?!.
Köşk resepsiyonunun “Kararsız Kasım” ına Tayyip taklidi “Çakma İstanbul buluşmaları” düzenleten akıl hocalarının yaptığı falsoya bakın!..
“İnce eleyip sık dokuyarak seçtikleri kadro ile buluşup fikir alış verişi” yapmış bulunuyor bu CeHaPe aklı!..
Vatandaş merak etmez mi ne konuştuklarını!!? Eder ama öğrenemez!!Neden?..! Gizliymiş!..
E be yani, yuh hani!..

İl Başkanı aktöre soruyorlar, “Ne konuştunuz?” Esrarengiz bir tebessümle ser veriyor sır vermiyor!!.
Halktan sosyeteye transfer Gürsel Tekin de öyle.! Ama tavırlarına bakınca sanırsınız ki, bunlar seçim kazanıp iktidara gelmiş partinin kabine kurma telaşındaki kurmayları..
Yaptıkları şu. Kerameti kendinden menkul, iktidar izinde bir toplantı.
İktidardan en büyük eksikleri ve felaket falsolarına bakın..!
Tayyip, toplanıyor, toplantısı halka açık, söyledikleri çatır çatır herkesin kulağında..
Bunların ki?.! Gizli!!.
Gizli toplantının konuklarından, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, “Türkiye’nin içinde bulunduğu durumundan çıkış önerilerinin tartışılacağını” ifade ediyor…
“Türkiye kritik bir dönemde. ’Çok sarsılmaz’dediğimiz değerlerin tartışıldığı bir dönemdeyiz. Onun için bu konuda kafa yoran insanları bir araya getirerek düşüncelerini almak istediklerini zannediyorum” diyor..
“Türkiye’nin çok sarsılmaz değerlerinin yitirilmesi”ni konuşmak için düzenlenen toplantıdaki haziruna bakıyoruz..
O “çok sarsılmaz değerleri” yıllardan beri sarsa sarsa yorgun düşmüş tipler var..!
Neymiş, CeHaPe aydınlarla toplanmış Cumhuriyeti kurtarmak için fikir alışverişi yapıyormuş..!
“Hadi canım sen de!..”
Misal, toplantının katılımcısı Antalya Belediye Başkanı, bir film festivalini bile başarıyla eline yüzüne bulaştırmadı mı!!? Bu mu kurtaracak “Yitip giden Cumhuriyeti”. SHP’lileştirme yoluna itilen CHP’nin hali budur…
Binmişler bir alamete…
Suya kıçından dalan ördek misali..!

Behiç KILIÇ
Kaynak