Kutu Gündem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kutu Gündem

Kutu Gündem - Siyasi ve Politik Meseleler
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Eziklerin Efendisi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 217
Kayıt tarihi : 20/11/10

Eziklerin Efendisi  Empty
MesajKonu: Eziklerin Efendisi    Eziklerin Efendisi  EmptyPerş. Kas. 25, 2010 11:31 pm

Eziklerin Efendisi  Mumtaz_dusunen


Ülkücülerle cemaatin arası neden açılmıştır? Mümtazer Hoca ne demeye çalışmaktadır? Bir siyasi iç güveysi çeyizlik kalemiyle hangi kurtları yenebilir? Bu “Sızıntı”lı diyalogdan ne gibi faydalar çıkabilir, fayda çıkmazsa ne çıkabilir? Bu sorular bir süredir kafamı kurcalıyor.

Mümtazer Hoca’yı 1984’te Beşevler’de tanıdım. Gazideki öğrencileri arkadaşımdı. İşin ilginç tarafı o arkadaşlarım, Devlet Bahçeli’nin de öğrencisiydi. Hoca, Haber Erk’e burnumuzun dibine gelince daha yakından tanıma fırsatı buldum. İsmail Türk Bey’i hizmetinden dolayı tebrik ediyorum.

Tanırım dediysek öyle oturup çay içmişliğimiz filan yoktur. Ülkücünün elinde “T” cetveli ve TLD gönyesi olduğundan; bizim için “tanımak” demek, adamın “T”eşkilat cetveliyle boyunu ölçüp, “Teşkilat-Lider-Doktrin” üçlüsüyle gönyelemekten ibaretti aslında. Mamafih 80’li yıllarda firari bir Ülkücünün bizimle oturup çay içme gücü ve cesareti yoktu.

Taha Abisi Hamle Dergisiyle “ideolojiye son karakter çizgilerini atarken bile” Mümtazer Bey pek ortalıkta görünmemişti.

O günlerde biz Müsavat başkanla beraber Gazi’nin bahçesinde teşkilat hiziplerine yönelik etkili nasihatler icra ederken bazen de gürültü çıktığı oluyordu. Mümtazer Hoca muhtemelen, odasındaki panjuru aralayarak kafasını uzatıyor ve malikanesinin bahçesine göz gezdiren “Fabrikatör Ali Bey edasıyla” misafirine: “Hay Allah! Kurtlar yine şehre inmiş; bunlar akıllanmayacak azizim” diyordu.

Mümtazer Bey, MHP’nin Devlet Bahçeli yönetiminde % 18’lere dayanma başarısının, o günlerde Ankara’daki başsız kurtların verdiği mücadeleyle sağlandığını çok yakından bilmektedir. Bu “ikinci bahar kariyeristi,” belki de “Devlet Beyin Başbuğ’un mirasını hak etmediğini” düşünerek, gizli bir veliahtlık iddiası taşıyordur kendince.. “Sevenlerin sağı solu belli olmaz.”

Erzurumlu Ülkü devi Yılma Durak, geçtiğimiz yaz aylarında Haberx’ten Hülya Okur’a verdiği röportajda Referandumdaki “Hayır” tercihinin gerekçelerini açıklarken yine 70’lere gitmiş; Ülkücülerin geçmişte uğradığı haksızlıklarla değinerek, Ülkücülerin hassasiyet ve öngörüleri ile ilgili şu örneği vermişti:

“1973’te Los Angeles’te başlayan Ermeni terörü konusunda haklı çıkmamız üzerine bu komutan geldi buldu beni üniversitede. Dedi ki, ‘Sizin hangi istihbarat kaynağınız var ki, olacakları gününden evvel söylüyorsunuz?’ Komutanım dedim, Bizim Türk Milliyetçilerinin büyük bir hatası vardır, o yanlışı devam ettiriyoruz, o da şu, Türkiye’nin aleyhine ufacık bir yerde rüzgar eserse biz bunu fırtına gibi algılar, fırtına muamelesi yaparız, önce biz anlaşılmayız, sonra bu iş anlaşılınca biz haksızlığa da uğrarız, sonradan hakikaten bu böyleymiş, denir.” (1)

Ülkücüler, etnik grupların uluslaşması süreciyle dağılan bir imparatorluğun külleri üzerinde yükselen Türk Milliyetçiliği düşüncesinin mensuplarıdır. Dile kolay, 500 yıl boyunca iliklerimize işlemiş olan “Millet-i Hakime” kültürü, bizi bu topraklara yönelik tehditler konusunda hassas ve duyarlı kılıyor. Bu hassasiyetin paranoyaya dönüşmesini engelleyecek düşünce sistematiğine ve metodolojiye de sahibiz. Belki bizi ifrit Ulusalcılardan ayıran en önemli farkımız da bu.

Onlar, Osmanlı’yı sevmemiş veya unutmuş olduklarından veya hiç millet-i hakime olmamışlar gibi edilgen ve sürülgen bir tedirginlik içinde olduklarından, irticayı varlıklarına yönelen bir tehdit olarak algılıyor. Biz ise İslam’ı babamızın dini olarak gördüğümüz için olsa gerek bu yönde bir tehdit algılaması içine girmemiz daha uzun bir zaman alıyor.

Türk Milleti için tehdit oluşturduğuna inandığımız gruplar arasında yakın tarihe kadar Fethullah Gülen cemaati yoktu. Oysa bir ara MHP’ye katılma teşebbüsünde bulunan DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, bu cemaatle ilgili olarak bol kanıtlı irtica fezlekesini çoktan hazırlamıştı. O’na göre Cemaat, devlet idaresini ele geçirmeye çalışıyordu.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Fethullah Gülen tarikatının emniyet içinde yapılanmasıyla ilgili gizli bir soruşturma sürdürüyordu. Müdürlük, ilk hazırladığı raporu 15 Mart 1999 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderdi.

Hazırlanan raporun emniyet içinde duyulmasından 6 gün sonra 21 Mart 1999 tarihinde Fethullah Gülen Amerika’ya kaçtı. Amerika'dayken hakkında dava açıldı.

Dava süreci 10 yıl kadar sürdü. Savcının uzun hazırlıklarına rağmen Cemaat, özellikle AKP iktidarıyla birlikte ekonomik olarak da güçlendikten sonra beraat kararını elde etti. Bu arada Cemaat, idari kurumlara sızdırdığı imamlar ve muhtemelen satın aldığı adamlar vasıtasıyla devrim sertliğinde bir karşı atak başlattı. (2)

Bu dava Türkiye’de Cumhuriyetçilerle Şeriatçılar arasındaki “Armageddon”un fitilini ateşlemiş ve erken bir final mücadelesini başlatmıştır. 21 Nisan 1999’da Gülen’le ilgili olarak başlatılan soruşturma ile II. AKP Hükümetinin ilk yılı olan 2008 arasında müthiş bir rövanş yaşanmıştır.

Türkiye’deki Müslümanlar arasında pek az insan “laik devlet yapısını değiştirerek, yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak”tan yargılanmıştır. Yıllar önce bile 25 Milyar dolara hükmettiği ifade edilen ve AKP ile eylem birliği yapan bu örgüt, Fethullah Gülen Cemaatidir. (3)

Türkiye’deki Milliyetçiler arasında yine pek az insan “Halkı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak”tan yargılanmıştır. Kemalist CHP tarafından okşanan bu örgüte medya, “Ergenekon” adını vermiştir.

Ülkücüler ve MHP, bu çatışmadaki tarafsızlığını, uzun bir süre hukuka saygı çerçevesinde “bekle gör” anlayışıyla sürdürmüştür.

Şimdi: İki güçten biri mevcut anayasal düzeni korumaya ve kendi devletinin hükümet imkânlarını elde etmeye çalışırken diğer güç, hükümeti zaten almış, devleti ele geçirmeye çalışmaktadır.

Kim, Ülkücülerden hangi mantıkla bu duruma kayıtsız kalmasını ve taraflardan birini desteklemesini isteyebilir? Ne hakla!..

AKP-Cemaat ikilisi, CHP-Ergenekon ikilisiyle mücadele edecek ve biz de çiftler tenis maçı seyreder gibi bu ikisini seyredeceğiz. Hem de Mümtazer hoca istiyor diye ara sıra Hoca’nın takımına alkış tutacağız. Neymiş Hoca çok güzel işler yapıyormuş. Hangi hukuka dayanarak?

Öte yandan “Türkiye, irtica tehdidi altında hadi CHP’ye yanaşın da şu AKP-Cemaat ikilisine gününü gösterin” diyen Laiklerin de “kurşun askerleri” başka yerde aramaları gerekiyor. Bizim kendi siyasi partimiz ve teşkilatlarımız var.

Mümtazer gibi ikinci bahar kariyeristi iç güveylerine rağmen biz kendi yolumuzda ilerleyeceğiz. Tartışılmaz Mürşid’in emrindeki bir cemaatin kollarındayken Partizanlığa, siyasi dogmatizme, lider fetişizmine savaş açmış liberal edalarının inandırıcı olabilmesi için Mümtazer’in içindeki ateisti ortaya çıkarması gerekiyor. Bu söylemler ateist söylemlerdir.

Mümtazer’in ezberlediği Liberalizm, Rönesans mahsulü bir pozitivist ideolojidir. Bireyi tanrılaştırır ve orada başka bir tanrıya yer yoktur.

Mümtazerin iç güveysi olduğu AKP’nin takiyye liberalizmi ise bireyin beşeri kriterlerden koparılarak cami avlusuna bırakılmasıdır. Bize dürüst ve dostça yaklaşmayan herkesi tehlikeli bulmak görevimizdir. Çünkü biz, modası geçmiş ideolojilerin yetimleri değil, Büyük Türk Milletiyiz.

Başbuğ Türkeş’in ifadesiyle “bizim yolumuz Allah yoludur.” Bize Allah’ın selamıyla gelen her Müslüman’a kapımız, kafamız, gönlümüz daima açık olmuştur. Ancak böyle aldatıcı liberal masallarla kapımızı çaldıklarında karşımızdaki adamda her zaman Benjamin Franklin’i Karl Popper’i, George Soros’u görüyor ve bu yüzden hemen gardımızı alıyoruz. Mümtazer’e ve diğer AKP misyonerlerine kapımızı kapatmamız bundandır.

Ülkücülerle işi olanların teşkilattan, genel merkezden muvafakat almaları, ondan önce de açık ve dürüst olmaları gerekir. Kendisindeki misyon kapasitesini genç Ülkücüler üzerinde test ederek; “bakalım kaç kişiyi ‘Evetçi’ yapacağım, kimleri MHP’den devşirebileceğim, kabilemden kimleri muhalefetten iktidara taşıyabileceğim, kimleri eşsiz irfanımla irşad edip kendime benzeteceğim…” hesabıyla hareket edenlere Ülkücüler “tartışılmaz” kaynaktan cevap vermekte gecikmeyeceklerdir:

“Onlar ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır.” (4)

Biz şahsiyet sahibi Ülkücüler olarak, Allah’a olan ahdimize nasıl sadık kaldıysak, gençliğimizde ettiğimiz onca yemine de ölene dek sadık kalacağız.

İradesi iğdiş edilmiş, global kuvvete itirazı yasaklanmış “ezik büzük müridlere”, çağdaş Cevlakilere(5) imam olmaktansa kendi mahallemizin imamına cemaat durmaya, ebedi Cumhuriyetimizin sadık vatandaşı olmaya devam edeceğiz.

Cemaatin Mavi Marmara olayına verdiği tepkinin, Cevlakîlerin, katliamcı Moğollara verdiği tepkiye eşdeğer olması; dikkatli gözlerden kaçmamıştır. Gazilikten yoksun bir dervişliğin, Alpliği olmayan bir erenliğin, Türk Milletini, ağzına bir lokma ve sırtına bir hırka vererek asrın Moğollarına bende yapması hiç de göz ardı edilecek bir ihtimal değildir.

Türk’ün çelik iradesi, dün kızıl orduyu Şeyh Şamil ruhuyla nasıl dize getirdiyse bugün de okyanus ötesi tezgâhları, Allah’ın izniyle paramparça etmeye muktedirdir.

Eziklerin efendisi,” gölge etmesin; başka ihsan istemez.



________________________________________________________



(1): [http://www.haberxcom/Default.aspx?p=17&n=10405261&fn=1]

(2): [http://www.belgenetcom/dava/gulendava_01.html]

Fethullah Gülen'in, "laik devlet yapısını değiştirerek, yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu" gerekçesiyle hakkında açılan davada yargılanmasına 16 Ekim 2000 tarihinde başlandı.
(3):[http://www.hurriyetcom.tr/gundem/9286607.asp] , [http://fr.fgulencom/content/view/246/21/]


(4): Rad Suresi 20. Ayet

(5): Cevlakiler, İran menşeli Kalenderiye cemaatinin bir koludur.

İbn-i Bibi “el-Evamiru’l-Alaiyye” adlı eserinde Cevlaki dervişlerin de Moğol askerleriyle birlikte Kayseri şehir surlarından gedik açmaya ve şehre girmeye çalıştıklarını zikreder. Moğollar 15 gün Kayseri surlarını dövdüler fakat şehre giremediler. Şehri Ahiler ve Anadolu Bacıları teşkilatı üyesi genç kızlar savunuyordu. Sonunda Cevlakilerin ve Ermenilerin hilesiyle şehir düştü; Ahiler katledildi.

(Bugünkü Ermeni-Cemaat dayanışması size de bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu?)

Ahmed Eflaki, Menakibu’l-Arifin, C. II, s. 925-926’da: Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi’nin de Moğolları desteklediğini anlatıyor. Moğollarla mücadele halinde olan Karamanoğulları, Ulu Arif Çelebi’ye niçin kendileriyle olmayıp Moğollardan yana olduğunu sorduklarında o şöyle cevap vermiştir: “Biz dervişleriz. Bizim nazarımız Allah’ın iradesine bağlıdır. O iktidarı kime verirse biz de onun tarafını tutarız.”

(Buna benzer sözleri yakın bir zamanda, Mavi Marmara olayında duymadık mı?)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://kutugundem.yetkinforum.com
 
Eziklerin Efendisi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kutu Gündem :: Gündem :: Haberler-
Buraya geçin: