Tatlıses küfürü, tehdidi alışkanlık yaptı

İbrahim Tatlıses geçtiğimiz gün sahneden küçük bir kıza sarf ettiği seviyesiz sözlerinin ardından köşesinde kendisi hakkında eleştiri yazısı yazan Balçiçek İlter’i tehdit etti. Küfürbaz Tatlıses'in bu ilk vukuatı değil, sonuncu da olmayacağa benziyor.
Balçiçek İlter 23 Kasım 2010 tarihli köşe yazısında İbrahim Tatlıses’in sahneden küçük bir kıza küfürlü hitap etmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş, medyanın bu konuda ki vurdum duymaz tavrını da eleştirmişti. İlter yazısında şu ifadelere yer vermişti:
“Bu ülkenin önemli starlarından biri, 10 yaşındaki hayranına sahnede "Küçük o..." diye sesleniyor ve hepimiz susuyor muyuz?

…(diğer gazeteler) Muhabir mi yollamadılar yoksa o geceye? Sanmıyorum. Düpedüz haberi görmezden gelmişler. Hatta aynı büyük starın bir bakana, ruhsat alamadığı için, "Allah sizin cezanızı verecek" sığlıkta esprisini sayfalarına taşımışlar ama nedense küçük "o..."dan bahseden yok! Onun gözyaşlarından. Utancından...
Gazeteciler susuyor... Kadın dernekleri susuyor... Muhafazakâr basın susuyor... (Nerede kaldı sizin "Kadın kutsaldır!" göndermeleriniz? Hüseyin Üzmez'e kadardı herhalde) Kadın siyasetçiler susuyor.
…Ülkedeki erkek bakış açısına bakar mısınız? Haber sansürleniyor, geçiştiriliyor, görmezden geliniyor.
…O salondaki erkeklerin yarısı gülmüştür bu "ince!" espriye! Çünkü kadına bakış açısı bu.”
İşte bu satırlara sinirlenen Tatlıses telefon ile gazeteciyi arayarak açıkça tehdit etti: “O kalem bir gün kırılır”
Başbakan tehdit ederde Tatlıses durur mu!
Ülkede herkesin demokrasi havarisi kesildiği bir zamanda bir şarkıcı telefon açarak bir gazeteciyi açıkça tehdit edebilme cesaretini kendinde buluyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor. Peki, haber alma özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğu herkes tarafından malum iken bu durum nasıl ortaya çıkıyor ve cezasız kalıyor.
Tatlıses’in bu cesareti geleneksel aile bağlarıyla kurduğu kişisel mafyasından aldığı güç ile ilgili olduğu kadar, ülkede AKP eliyle yaratılan baskıcı ortamın neredeyse sıradan bir hal alması ile de ilgili. Başbakan Erdoğan’ın da daha önce birçok kez yazılarından ötürü gazetecileri azarlamış, kimilerini işinden kovdurmuş olduğu biliniyor. Hatta Aydın Doğan’a hitaben açıkça “yazarlarına sahip çıkamıyorsun” sözü kayıtlarda mevcuttur. Ulusal basında ki büyük gazetelerin ise neredeyse tamamının yönetiminin AKP döneminde değiştirilmiş olduğu düşünülürse Tatlıses’in bu gücü kendinde bulmasına şaşırmamak gerekiyor. Kaldı ki daha önceki dönemlerde de Tatlıses, kişilere hakaret ve tehditler yağdırdığı halde bir yaptırımla karşılaşmamış olmasından da cesaret alıyor.
Tatlıses’in kadına bakışı
Tatlıses’in kadına bakışı feodal yapının gerici zihniyetinin adeta tipik bir örneği. Yaşadığı ilişkilerle yıllardır göz önünde olan Tatlıses birçok kez sevgililerini tehdit eden açıklamaları ve kadınları aşağılayan ifadeleri ile gündeme geldi.
8 yıl önce İbrahim Tatlıses’in eşi Derya Tuna’yı çalıştığı gazino çıkışında bacağından vuran Hüseyin Bozan, Tatlıses’e karşı açtığı dava dilekçesinde Derya Tuna’yı İbrahim Tatlıses istediği için vurduğunu itiraf etmişti.
Bir ara sevgili oldukları iddia edilen dansöz Asena’nın ilişkilerini bitirdiklerini açıklaması üzerine ise Tatlıses, kameralar önünde kadını aşağılayan şu sözleri sarf etmişti: “Asena benim kedimdir. Benim kedime kimse karışmasın. Biz bitti demeden, hiçbir şey bitmez. Ben bitti demeden, hiçbir şey bitmez. Ben bitirmiyorum.”
Geçtiğimiz yıllarda kendisinden yaşça büyük yardımcısını kameralar önünde sille-tokat dövüp sonrasında şakalaşıyorduk demesindeki şımarıklık ‘artık ne yaparsam yapayım hiçbir önemi yok’ ‘bana bir şey olmaz ne yapsam kabul edilir’ pervasızlığı ise Tatlıses’in ve temsil ettiği zihniyetin ruh halini anlamak açısından bir başka örnek.
Savaş fırsatçısı, feodal bir ticaret ağası
Hükümetine göre konuşmak konusunda uzman olan Tatlses AKP ile de bağları sıkı tutuyor. Tatlıses AKP’nin Kürt açılımını ve Kuzey Irak ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik politikasını en çok destekleyenlerden biri. Çünkü bu Tatlıses için yıllardır bölgede çeşitli sektörlerde yürüttüğü ticaret hayatında daha büyük fırsatlar anlamına geliyor.
Aşiret ağalarıyla ortaklık
ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından savaşın yakıp yıktığı ülkeye bir para kapısı olarak bakan patron fırsatçılığını, Tatlıses, hem etnik köken itibariyle hem de kurduğu feodal bağlar aracılığıyla daha popüler olduğu Kuzey Irak'ta uyguluyor.
Bölgede konut yapımından piyangoya kadar birçok sektörde ortaklıklar kuran çalışan Tatlıses iş için gittiği bölgede verdiği konserlerle de halkın gönlünü almayı biliyiyor.
Tatlıses şu sıralarda Al-Adel Company Group ile ortaklık yaparak Erbil kentinde "Tatlıses Cennet Bahçesi" adlı bir konut projesi yürütüyor.
Geçtiğimiz günlerde bölgesel bir piyango ihalesini de kazanan Tatlıses piyangonun adını da diğer şirketlerinde olduğu gibi kendinden yola çıkarak “İbo Bongo” olarak değiştirdi. Kuzey Irak Milli Piyango ihalesini, ortağı Al-Adel United ile birlikte kazanan İbrahim Tatlıses, ilk çekilişte 500 bin dolar ikramiye dağıttı. 'Tatlıses Bingo' adı verilen piyangonun çekilişine katılan Tatlıses, gecede Kürtçe ve Türkçe türkü söyledi.
İbrahim Tatlıses'in 'Tatlıses Bingo' ve 'Tatlıses Cennet Konutları' işindeki ortağı İran ve Mısır'da tescilli olan Al-Adel Group firması. Şirketin Kuzey Irak'taki yöneticileri arasında Talabani ailesi mensubu Abdülkadir Talabani de bulunuyor. Şirketin Kuzey Irak'ta aldığı işler arasında Süleymaniye Barajı ihalesi de var.
İşçilerin parasını vermemişti
Kuzey Irak'ın Erbil kentinde 'Tatlıses Cennet Konutları' isimli konut projesine geçtiğimiz Nisan ayında ortak olan Tatlıses, konu ile ilgili röportajında "Türkiye'den 400 kişiye inşaatta istihdam sağladığını" ifade etmişti. Oysa Tatlıses'ın bir başka projesinde çalıştırdığı işçilere paralarını vermediği hatta işçileri dövdürmekle tehdit ettiği basına yansımıştı. Bu suçlamalara karşı Tatlıses, Süleymaniye, Kifri, Erbil’de 500 daire sattıklarını, bunlardan 200’ünün de villa olduğunu belirterek: “Allaha şükür kasamızda sattığımız dairelerden dolayı 10-15 milyon dolar var. İşlerimiz iyi gidiyor burada. Zaten bu işçilerin hepsini göndereceğiz. Yeni insanlar getireceğiz” diye konuşmuştu.
Tatlıses yine bir başka işinde işçileri “kafanıza kurşun sıkarım” diye tehdit etmişti. Kuşadası'ndaki Tatlıses Oteli'nin mermer işini yapan Rıza Tören, Halil İyigün ve Kamil Sekban kendilerini beyinlerine kurşun sıkmakla tehdit ettiğini ileri sürdükleri ünlü türkücü İbrahim Tatlıses hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardı.
Tatlıses imparatorluğu
Yıllardır şarkıcılıktan kazandığını ticarete yatıran ve neredeyse 20 yıldır ülkenin en zengin adamlarından biri olan Tatlıses'in “ben de sizdenim”, “Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık?” “Ben mağarada doğmuşum” “Benim babam ciğerciydi” vb popülist söylemleri kullanmaktan hiç vazgeçmediği görülüyor. Sık sık ekranlarda ağlaması da duygusal bir imaj yaratma çabası içinde olduğu görülüyor.
İşte kendi ağzından Tatlıses’in serveti:
“Benim neyim var neyim yok, asıl benden dinleyin. Unutmayın ki zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış. Açıklıyorum! Seyrantepe’de 1.5 dönüm arsa üzerinde kebap salonu, TV binası, Tatlıses şirketler grubu binası, By Tatlıses Giyim’in atölyesi ve mağazası var. Demirciköy Alarko Sitesi’nde bir villa, Seyrantepe Oyak Sitesi’nde 3 daire, Şanlıurfa’da 1 daire, yine Şanlıurfa’da 3 dönüm arsa, İzmir Narlıdere Folkart Evleri’nde 1 daire, Hadımköy Günışığı Konakları’nda ise 1 villa bulunuyor. Ayrıca 1 tekne, 2 sürat motoru, Bodrum Bitez’de 48 daireli Tatlıses Paradise apartları ve içinde 1 villa, Bodrum Bitez’de 6.5 dönüm üzerine denize sıfır 26 odalı Golo Beach Hotel, yine Bodrum Bitez’de 6.5 dönüm arsa, Kuşadası’nda 8 dönüm üzerine 6 katlı 157 odalı 314 yataklı Tatlıses Otel, İstanbul’da 5 kebap salonu, uydu kanalı ve D-Smart’ta yayında olan TV kanalı, ayrıca birçok ilde ulusal yayın yapan Tempo TV... Yani iki televizyon kanalım var. Saygılarımla..."