Kutu Gündem
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kutu Gündem

Kutu Gündem - Siyasi ve Politik Meseleler
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Liberallerle Polemik: Nereye Kadar?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 217
Kayıt tarihi : 20/11/10

Liberallerle Polemik: Nereye Kadar? Empty
MesajKonu: Liberallerle Polemik: Nereye Kadar?   Liberallerle Polemik: Nereye Kadar? EmptyC.tesi Kas. 20, 2010 11:56 pm

Liberaller, sol liberaller, liberal sol, “dönek solcular” vb.

Adlarına ne derseniz deyin (“dönek Marksist” hariç), bu ze(rze)vata ve temsil ettikleri düşünceye karşı polemiğin gerekliliğini biliyoruz ve zaman zaman bu gerekliliği yerine getiriyoruz. Gerekliliğin yanında yararı da görülmüştür. Özellikle kimi kritik gündemlerde solun diri kesimlerinin liberal salvoya karşı direncini artırmış, konumunu pekiştirmiştir.

İyi, güzel…

İyi de, bu işin bir sınırı olmamalı mı? “Sınır” derken, “şu noktadan sonra artık bu kesimle uğraşmak gerekmez” demiyorum. Başka ve daha önemli bir noktaya işaret etmek istiyorum: Türkiye’de sosyalist hareketin, kendini liberal kesimin sözleri, söylemleri, iddiaları ve eleştirilerinden kalkarak, bunlara karşıtlıktan hareketle kurma gibi bir eğilim içine girmesi...

İşte, bu eğilim, bir tehlikedir, “sınır” buraya çizilmelidir.

Neden?

Birkaç nedeni var. Bir kere, bir öznenin, kendini karşıtından hareketle kurmaya yönelmesi, o öznenin öznelik konumunu gölgeler; en azından entelektüel düzlemde, öznelik iddiasının farkına varılmadan terkine, entelektüel özneliğin bunu hiç hak etmeyen bir kesime devrine yol açar. Ciddi bir tehlikedir. Sosyalistler bugün bu tuzağa düşmüşlerdir, demiyorum; ama böyle bir tehlikenin ve tuzağın olduğunu da bilmek gerekir.
Türkiye’de sosyalizmin aklı, liberal kesimin söylediklerine göre, bunlara karşı savlar geliştirme çabası içinde, sadece bu mekanizmayla çalışmak zorunda değildir.

Sonra, bir öznenin kendini karşıt söylemden hareketle kurma eğilimine girmesi, kaçınılmaz olarak ipin uçunu kaçırtıcı sonuçlar verir. İpin ucu, tipik olarak iki şekilde kaçabilir. Bunlardan birincisi, karşıt kesimin (bu yazı bağlamında liberallerin) kötülediği bir olgu karşısında bu kesimle “onun ne kadar kötü olduğunu biz sizden çok daha iyi biliriz” yarışına girmektir.

İkincisi ise, birincisinin tersine, liberal kesimin kötülediği herhangi bir olguyu bir parça aklamak veya bunun “kimi iyi yanları da olduğunu” kanıtlamak için gereksiz zorlamalara başvurmak, bin bir dereden su getirmeye kalkışmaktır.

Rastgele seçilmiş kimi tarihsel figürlere ve olgulara bakalım: İttihat ve Terakki; Mustafa Kemal, “Kemalizm” ve tarihteki yeri; Cumhuriyet’in “tepeden” devrimleri; Türkiye’de tek parti dönemi; bastırılan Kürt isyanları; 27 Mayıs (1960); Doğan Avcıoğlu, “sol cuntacılar” vb. İsterseniz “tehlikeyi” ve “tuzağı” bunların her biri için test edelim. Sol, bu olgulara bakışını liberal kesimin etiketlemelerinden kalkarak türettiğinde, entelektüel düzlemde herhangi bir kıymeti harbiyesi kalır mı? Sol, bu olgulardan herhangi birini kötülemekte liberal kesimle yarışa girdiğinde veya tersine “mazur göstermek” için kendini yerleşik tarih bilincinin ötesinde zorladığında ipin ucu kaçmış olmaz mı?

***

Liberal kesimin, Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin savları ve yorumları, aslında dar anlamda bu tarihsel deneyimle sınırlı değildir; çok daha geneldir. Dikkat edilsin: “Söylediklerinden daha genel sonuçlar çıkar” demiyorum; liberal kesim bu genel sonuçlara en baştan sahiptir ve Türkiye’nin yakın tarihiyle bu derece meşgul olmasının nedeni de, bu sonuçları görece daha iyi bilinen bir yaşanmışlık aracılığıyla yutturma niyetidir. Daha açık konuşursak, liberal kesimin asıl derdi Aydınlanmayladır, “devrim” denilen alt üst oluşladır; Jakobenizmledir; “öncülük” ve “kopuş” gibi nosyonlarladır. İstedikleri ise, bu olguları ve nosyonları Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin olumsuzlamalarla kafasından silen, değişim için devrim denilen alt üst oluşu gereksiz sayan, bugünkü dünya sisteminden kopuşun mümkün olmadığına kanaat getiren, dolayısıyla dünyada ve Türkiye’de “demokratikleşme” adımlarına fit olan bir soldur.

O zaman sol, Aydınlanmadan devrime, Jakobenizmden kopuşa kadar asal başlıklar nelerse, kendini bunlardan hareketle (belki de yeniden) kurmalı, bu kuruluşu “Türkiye’de sosyalizm” vizyonuyla bütünleştirmeli ve kendi özne konumunu bu entelektüel donanım ve siyasal pratikle tescil ettirmelidir.

Bundan sonrası hem daha kolay, hem de tehlikesiz ve tuzaksız olarak gelecektir. Bu noktadan sonra, liberal kesimle polemik, dışarıdan dayatılan her gündeme laf yetiştirme çabaları yerine fazlaca kaşınanın ağzının payını verme kalitesine ulaşacaktır. Ülkenin yakın tarihi, ne büsbütün anlamsız bir kötüleme yarışının ne de “mazeret aranışlarının” nesnesi haline gelmeden, solun bütünlüklü anlayışı ve kurgusu içinde yerini bulacaktır.

***

Bitirirken, konuyla ilişkili olduğu için, bundan yaklaşık yirmi yıl önce söylediklerimin bugün de arkasında durduğumu eklemek istiyorum:
“Türkiye komünist hareketinin, Kemalizm’le olan ilişkilerinde (…) dikkat etmesi gereken bir sınır vardır. Türkiye sosyalist hareketinin, esas olarak tamamlanmış saygın bir kopuştan sonra, Kemalizm’le bundan sonraki kopuş çabalarının Kemalizm’den çok kendi içine dönük olacağı ve kendi içinde, devrimci, aktif, Jakoben, belirli bir öncülük anlayışını içeren ne varsa onlardan da kopması demek olacağı inancını taşıyorum ve bunu Türkiye komünist hareketi açısından bir tehlike olarak görüyorum.” (Sol Kemalizme Bakıyor, Metis Yayınları, 1991, s. 171).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://kutugundem.yetkinforum.com
 
Liberallerle Polemik: Nereye Kadar?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» BU KADAR ALEVİ HİÇ BİRARAYA GELMEDİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kutu Gündem :: Gündem :: Yazılar-
Buraya geçin: