Ergenekon Davası Savcıları Ercan Şafak ve Murat Yönder, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yöneticileri hakkında örgüt üyesi olduklarına yönelik yeterli delil bulunamadığı için takipsizlik kararı verdiler.
Ergenekon soruşturmasının 13 Nisan 2009 tarihli, 12. Dalgasında gözaltına alınan isimler arasında 13 ÇYDD yöneticisi bulunuyordu. Savcıların takipsizlik kararı sessiz biçimde karşılanırken 13 Nisan'dan bu yana ÇYDD ve yöneticileri hakkında dava süresince pek çok ses getiren ve doğruluğu bilinmeyen iddia ortaya atıldı.
TERÖRİZMLE SUÇLANDI
Öncelikle Cumhuriyet mitinglerine destek veren Çağdaş Yaşam Derneği, Ergenekon İkinci İddianamesinde Ergenekon terör örgütüne destek vermekle suçlanmıştı. Sebebi ise Cumhuriyet Mitinglerinin de Ergenekon mensuplarınca düzenlendiği iddiasıydı.Bilindiği gibi ÇYDD Cumhuriyet mitinglerine destek vermişti. İddianamede ve hemen ertesinde yandaş medyada çokça ses bulan iddialardan bir diğeri ise ÇYDD’nin burs verdiği öğrencileri bu mitinglere ve herhangi diğer aktif eylemlere destek vermesi için zorladığıydı.
18 aylık yargılanma sürecinde Çağdaş Yaşam Derneğinin yöneticileri ve derneğin kendisi hakkındaki karalama kampanyası inanılmaz boyutlara ulaştı.Yandaş medya ve basının kullandığı iddiaların başında ÇYDD’nin bursiyer kızlarının Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan teğmenlerle ilişki kurmaları için kullanıldığıydı. Kamuoyu nezdinde bütün ÇYDD bursiyeri gençler bir anda fuhuş ve ahlaksızlık karalaması ile ortada kalmışlardı. Nazlı Ilıcak Poyrazköy davasının iddianamesinden bu iddiayı seslendirdiğinde Dernek yazılı bir duyuruyla Nazlı Ilıcak’ı kınadı.
MİSYONER DEDİLER
15 Nisan 2009 tarihli Zaman gazetesinin Genelkurmaya ve Mit’e dayandırdığını iddia ettiği habere göre ise ÇYDD Türkiye’de misyonerlik yapıyordu.18 Şubat 2010 tarihli Zaman haberine göre ise yukarıda belirttiğimiz bursiyer kızların teğmenlerle ilişki içinde tutulmasının amaçlandığı iddiası haber yapılmıştı.
Yandaş medya tarafından en çok seslendirilen görüşlerden bir diğeri ise Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin Güneydoğu’da burs verdiği kız öğrencilerin PKK’ya sempati duyan aileler arasından seçilmesi ve bu bursiyerlerin yaşamlarının ilerleyen kısmında PKK’ya kadro sağladığı iddiasıydı. Bununla bağlantılı son haber ise Zaman gazetesinin 25 Kasım 2010’da yayınladığı ÇYDD’nin KCK’ya yardım ettiği ile ilgili KCK iddianamesine ve savcılarına dayanan haberiydi.
TECAVÜZÜ BİLE ONA YIKTILAR
Bunlardan başka, ÇYDD’yi karalama kampanyası pek çok olayla daha devam etti. Siirt’te yaşanan tecavüz vakası bile pek çokları tarafından ÇYDD’nin suçu ilan edildi. ÇYDD’nin Siirt’te yer alan ilkokullara pornografik resimler ve bilgiler içeren yayınlar,kitaplar gönderdiği bunların ise Siirt insanının masumiyetini bozduğu iddia edilmişti. ÇYDD karşıtlarının yazdığı ve dile getirdiği iddialardan bir diğeri ise ÇYDD’nin randevuevi olarak kullanıldığı söylemiydi. Bu kadar ileri gidilmişti. Samanyolu haberden birkaç başlık ÇYDD hakkındaki karalama kampanyasını açıklayacak niteliktedir; “Askeri Casusluk Soruşturmasından da ÇYDD Çıktı, ÇYDD’den KCK’ya Yardım Yapıldığı Ortaya Çıktı, ÇYDD PKK’ya Yardım Sözü Verdi mi?, Türkan Saylan’dan Çağdışı Sözler, Saylan Türk Müziğine de Karşı”.
Sonuç olarak,bir buçuk yıllık yargılanma sürecinin sonunda Ergenekon Savcıları bütün bu iddialar için yeterli delil bulamadı ve ÇYDD yöneticileri hakkında takipsizlik kararı verdi. Ancak aynı süreçte kamuoyunda yoğun bir yıpratma,karalama kampanyası başlatıldı.
ÇYDD hakkındaki iddiaların boş çıkmasına rağmen süreç içinde iddiaların bu kadar ileri gitmesi iki türlü yorumlanabilir. İlki derneğin cumhuriyetçi ve modern bir dünya görüşünü özellikle kadınlar arasında savunması. Bu durum derneği “en az üç çocuk” fikrini savunan “dinci ve yandaş” medya içerisinde hedef haline getirdi.
Meselenin diğer yanı ise, henüz yargı aşamasında kamuoyunda saygın insanların peşinen suçlu ilan edilmesi. Bu durum ise hukukun birileri tarafından nasıl bir savaş aracı haline getirildiğini gözler önüne getiren bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Alphan Telek
