Stratejisini, “ABD’nin dediğinin tersi doğrudur” mantığıyla yürüten yazarlar okuduk bu memlekette… Peki ama bu mantık, muhatabını, her defasında doğrularla yüzleştirir mi? Direnç kırıcı bir şekilde yürütülen anti-Amerikancılığın psikolojik propagandasına dikkat etmeli: Her şeyin hâkimi ABD, büyük ağabey, mukadderatımızı tayin ediyor!
Sadede gelelim: Bir müddetten beri yayın yapmakta olan WikiLeaks adlı internet sitesi, bombayı fena patlattı! İlk olarak adını, Guantanamo Cezaevi’nde yaşananları ifşa ederken işitmişti kamuoyu… Sonrasında ise, Irak’ta ve Afganistan’da yaşanan trajediyle! Esasında, site zaten gündemin gürültüsüyle ıskalanan çeşitli belgeler sunuyordu. Bu defa ki belgelerin, kamuoyuna topluca sunulması ağır hasara yol açtı. Henüz ne istifa eden, ne de intihar eden var, fakat dilek olay, 250 bin adet diplomatik gizli yazışmadan bahsediliyor, oku oku haberleştir! Kim bilir, belki de İran, İsrail yerine, Suud’larla uğraşır da, birbirlerine giriverirler…
Besbelli ki ABD, diplomatlarına, istihbarat çalışması yaptırmış.
Öte yandan, internet teknolojisinin, internet mecrasının ne derece önemsenmesi gerektiği bir kez daha anlaşılmıştır umarım… Yeni bir savaş biçimi bu!
WikiLeaks’in akşam saatlerinde kamuoyuyla paylaştığı belgeleri, İtalya Dışişleri Bakanı Frattini, “Diplomasinin 11 Eylül’ü” olarak tanımladı. İngiliz, The Independent gazetesi ise, “ABD çırılçıplak” diyerek haberleştirdi… Bu çıplaklığın, ABD içinde Obama’ya karşı yürütülen bir iç hesaplaşmanın tezahürü olabileceği ihtimali de, göz önünde bulundurulmalı! Servislerin ortaklaşa yürüttüğü bir istihbarat operasyonuna mı maruz bırakılıyoruz yoksa?
Belgeler, -bir bölümü hariç-, Top Secret niteliğinde değil, yâni çok gizli ibaresi taşımamakta... Fakat belgelerin özellikle Türkiye ve Ortadoğu yoğunluklu olması manidar! Sayın Davutoğlu’nun “olağanüstü tehlikeli” olarak addedilmesi de öyle…
“Halka ait ilk istihbarat örgütü” adı altında yayımlanan WikiLeaks’in sızdırdığı belgelerin, her birini ciddiye almalı mıyız bilmem; çünkü o şunu dedi, bu bunu dedi mahiyetinde, istihbarat ciddiyetiyle bağdaşmayan sübjektif yaklaşımlar yok değil… Elbette ideolojik şehvetin esiri olunmamalı, kuşkuculuk yitirilmemeli! Fakat ABD, yazışmaları inkâr etmiyor da. ABD Başkanı Obama, WikiLeaks’in sızdırdığı belgelerle ilgili bir müddet evvel güvenlik uyarısı yapmıştı: “Gizli bilgilerle ilgili önlemler gözden geçirilsin.”
Vietnam’da görev yapmış eski bir kıdemli ordu mensubu olan, yazar Gordon Duff, “WikiLeaksİsrail’in ta kendisidir” diyor, bir yazısında meselâ… İsrail demişken, Başbakan Netanyahu, WikiLeaks belgelerine dâir bir açıklama yaptı gün içinde: “İsrail’e bir zarar vermemiştir, hattâ konumunu güçlendirmiştir.”
İnsan, ister istemez düşünüyor. Peki ama bu belgeler, ABD’nin izni olmadan yayımlanabilir mi? Büyüklüğüyle övünen CIA, nasıl oluyor da, engelleyemiyor bunu, nasıl oluyor da bu belgeler, kaynağı belirlenemeyecek şekilde, göstere göstere dağıtıma sunuluyor? Mahir Kaynak Hoca, imkânsız diyor, ABD’nin izni olmadan belgeler yayımlanamaz, ABD bu yolla dünya kamuoyuna söylemek istediği sözleri söylüyor…
Gelgelelim, MOSSAD Başkanı Dagan ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns arasında yapılan toplantının tutanağına göre: “TSK Türkiye’deki gidişata daha ne kadar sessiz kalacak” diye soruyor imiş MOSSAD Başkanı… MOSSAD’ın TSK ilgisi ayrıca değerlendirilmesi gereken bir durum!